Bu sene Sakız Adasına gittik; hem köylerini, hem de yelkenli bir tekne ile koylarını gezdik. Bizim tekne sevgimizi bilen arkadaşlarım “Çocuklar için tekne iyi bir tatil mi?” diye soruyorlar. Neden olmasın? Kıyıda ve denizde başka şeyleri beğenebiliyoruz ama onlar da eğleniyorlar. Bu sene için belki geç ama seneye aklınızda olsun…
Yunanistan’ın bize en yakın adalarından biri olan Sakız Adası (Chios)’a Çeşme’den feribotla ulaştığımızda araba kiralayarak iki gün köylerde dolaştık ve yetişkinler olarak biz Sakız’ı ve ortaçağ köylerini çok güzel ve özel bulduk. Sonra da gezimize denizde devam ettik.
Ama bu yetişkin bakış açısı idi. Çocuk için ise olay şöyle gelişti:
Araba kiralayıp sıcakta köyleri gezmek çocuk için hiç de eğlenceli değildi! Çevreyi gezerken gördüğü en enteresan şey sakız ağacının gövdesinden sızan reçinemsi sakız damlaları oldu. Bir parça alıp çiğneyerek görsel bilgiyi deneyimle birleştirdi ve tadını sevmedi!
Tepelerdeki ya da kale içindeki ortaçağ köylerini, mahallelerini dolaşırken gördüğü sokak ve orta alanlar o kadar dardı ki çocukların nerelerde oynadığını merak etti.
İlk defa bir Turunç Müzesine (Citrus Museum) gitti ve oradaki portakal bahçelerini sulayan dev tulumbayı gördü. Tulumba ile su kuyudan çekilebilmesi için atların tulumba etrafında dönmesi gerektiğini müzedeki maketi inceleyince anladı.
…
Köylere büyükler için katlandı, ama onun için en güzel şeyler teknedeydi:
Kuzu teknede sabahları uyandığında berrak denize atlayarak ayındı.
Eğer aysız bir gecede ve ışıksız bir yerde demirlemişsek, her zaman hepimiz için çok çekici bir gece eğlencesi olan gökyüzünü seyretti, yakamozla tanıştı.
İlk astronomi bilgileri dahilinde, Sevgili Noyan (Eralp)’in tarif ettiği yıldızları buldu: Cezve şeklindeki Büyük Ayı’yı, hiç batmayacak olan Kutupyıldızı’nı gördü. Çaydanlık gibi olan Yay takımyıldızını, çaydanlığın tüten dumanı gibi duran Samanyolu’nu, W şeklinde bir kraliçe tacı olan Kraliçe takımyıldızlarını buldu gökyüzünde. Ve annesinin bir türlü yakalayamadığı kayan yıldızları seyretti.
Yakamoza bayıldı: Karanlıkta elindeki sopayı denizde salladı, bir perinin sihirli değneği ile yıldızlar saçması gibi bizim perimiz de denizde fosforlu ışıklar saçtı. (Ve o sihirli değnek İstanbul’a kadar geldi!)
Tekneden atlayıp yakındaki boş bir kıyıya yüzüp Robinson Crusoe hikayesini dinlemeyi, kıyılarda topladığı taş, kabuk ve diğer ganimetle tekneye dönmeyi sevdi.
Şnorkelle boyunun iki katına dalarak babasının cebinden düşen taşları deniz dibinden çıkarmayı, babasıyla sayısı onu aşan yeni deniz canlılarını görmeyi sevdi.
Yelkenle motor sesi olmaksızın adalar ve koylar arasında gezerken yelkenin biraz yatması onu heyecanlandırdı, bir sure sonra – her zamanki gibi – uykuya daldı. Yelken ayarlarını yaparken babasına yardım için biraz ip çekti.
Denizi ve tekneyi (bu sene yine) sevdi.
Ama ona sorarsanız, büyüyünce tekne yerine havuzlu bir ev almak istermiş… 🙂
Öneri: 1. Bazı ebeveynlerin endişelendiği gibi tekne çocuklar için çok da korkulacak bir yer değil. Olur olmaz kendini suya atmıyorsa ve denizi seviyorsa tamamdır. Yüzmeyi henüz bilmiyorsa kolluk, simit, öğrendikten sonra da yüzme gözlüğü, maske, şnorkel ve paletler (ve bir torba oyuncak) sayesinde de tekne gezileri neşeyle tamamlanıyor.
2. Dönüşte tesadüfen karşılaştığımız bir kitap “Kutupyıldızını Bul Kaptan Gaga ve Vega’nın Maceraları” bazı takımyıldızlardan da bahseden, Can Yayınlarından çıkmış tatlı bir ilk okuma kitabı. Yavrularda astronomi, gökyüzü ve yıldızlar için merak uyandırabilir.
Ama yaziyi hala paylasamiyorum facebooktan. Cok guzel olmus.
BeğenBeğen
Çok teşekkür ederim. Artık Facebook’tan paylaşılabiliyor.
BeğenBeğen